10 Eylül 2013 Salı

...

önce mesajlarını sildim
sonra...
sonra whatsup'taki konuşmalarımızı...
karar verdim çünkü.
bitti dedim,
toparla.
onun ruhuna da huzur ver,
kendi ruhuna da...
sonra sen aradın.
ben de sana yolun açık olsun demek istedim dedin.
rest çektim ya ben.
gördün.
karşılık verdin.
evren bana dedi ki bugün;
"sen bakarken soyunamıyorum,
sen bakma, ben kafanı karıştırmaya geliyorum..."
10.09.2013

1 Haziran 2013 Cumartesi

Yanıyor ÜLKEM!

31 Mayıs 2013...
Yabancı kanallar "Kanlı Cuma" olarak yayınlıyor. Yabancı basında insanlara yapılan müdahalenin fotoğrafları inanılmaz. Bundan çok kısa zaman önce medyada fotoğraflarını görüp ağladığım arap ülkelerinin insanlarının yerine benim insanlarım geçti.
Günlerdir haklı bir direniş olarak bulduğum Taksim Gezi Parkı nöbetinin, bugün ülkemin dört bir yanında zorbaca yönetime karşı olarak toplanan kalabalık olarak görmek hem güzel, hem acı.
Güzel, çünkü uzun zamandır koyun misali söylenen her şeye karşı çıkmayarak at gözlüklerimizle riayet eden bir toplum olmaktan "üç beş ağacı korumak için" çıktığımızı görebilme şansını buldum.
Güzel, çünkü bir Kubilay için Menemen'i yakan bir Ata'nın ecdadı olduğumuzu unutmadığımızı gördüm.
Güzel, çünkü inemese de alanlara, sosyal medyada haberleri yayarak, eczanelerini açık tutarak, evini, iş yerini, otelini, misafirhanesini gazdan etkilenerek zor durumda kalan insanlara açarak bir şekilde destek olmaya çalışan vicdanlar olduğumuzu gördüm.
Acı, çünkü devletin polisinin -artık nasıl bir gazdan geçiyorlarsa kendileri de- korumakla yükümlü olduğu vatandaşına hunharca müdahale ettiğini gördüm.
Acı, çünkü yaptığı hatayı, hatalı söylemi düzeltemeyecek kadar aciz, korkak, maşa bir hükümetle yönetiliyor olduğumuzu bir kez daha gördüm.
Acı, çünkü "Haklısınız, biz de sizin gibi düşünüyoruz ama yapacak bir şey yok" diyen polisimiz olduğunu, ancak jopunu, silahını, kimliğini bırakıp kalabalığa karışamayan, kendi ailesinin de sivil halk olduğunu unutan polisimiz olduğunu yine gördüm.
Acı, çünkü medya sahiplerinin satılmadığını iddia etmelerinin nasıl koca bir yalan olduğunun ispatlandığını gördüm...

Dünden beri uyuyamıyorum. Ülkemde tarih yazılıyor. Çocuklarıma alanlara neden inemediğimi nasıl izah edeceğimi düşünüyorum. Yemek yiyemediğimi, uyuyamadığımı, tv'ye internete bakıp sürekli ağladığımı ama alanlara neden inemediğimi nasıl izah edeceğimi düşünüyorum.

Ama şunu iyi biliyorum ki; biz malesef ağzına s.çılmasına alışkın bir milletiz.
Ancak mesele yutmaya geldiğinde; işte orada bir direniş gösteririz.
Her seferinde bir ölür, bin diriliriz.

Direnişe devam gezi parkı...
Direnişe devam Adana, Ankara, İzmir, Eskişehir, Balıkesir, Hatay, Konya...

Başımızdakiler olmasa da tüm dünya arkamızda ve gücümüzün farkında!




25 Mayıs 2013 Cumartesi

sönmüş bir yıldız

Şimdi sadece seni sevdiğimi unutmak istiyorum. Aşık olduğumu unutmak. Heyecanlanmayı unutmak. Taş gibi olmak istiyorum seni görünce. Hatta görmemeyi daha çok istiyorum. 
Sönmüş gitmiş bir yıldız gibi olsun istiyorum içim. Dışardan parlayayım istiyorum ama içim kaskatı olsun. 
Hangi bedenlerin yanında otururken unuttuysan beni, onlar yanından ayrıldığında bana gelme istiyorum. 
Ben en çok sana gel dedim. İhtiyacım var, özledim dedim. Sen nerede bıraktıysan artık o yüreğini gelemedin bi türlü.
Şimdi benim yüreğim yerinde sözde ama boş kaldı içi.
Biliyorsun yerin baki bende ama bu sefer git artık gelme geri.

buram çok acıyor

O kadar yoruldum ki... Belki ağlamaktan belki tek başıma yaşamaktan. Hiçbir şeyin olduğunu hissetmekten. Ama yine de bir şeyin olmaya çalışmaktan vazgeçmemekten. Her seferinde ümitlenip sonra senin verdiğin o minicik ümidi s.kiyim demekten. Ağlamaktan; gülerken birden ağlamaktan yoruldum. 

Bana üç haftadır zaman ayıramamandan. Hiçbir değerimin olmayışından yoruldum. Her şeye rağmen gözlerine bakınca kaybolmaktan. Açmayacağını bile bile aramaktan. Aradığımda telefon çalıyor diye heyecanlanmaktan. Ütü yaparken bile aklıma gelmenden yoruldum. 

Bir yere gitmiyorum deyip hiç yanımda olmamandan yoruldum. 

Seni her seferinde yeniden sevmekten yoruldum anlıyor musun? 

Buram çok acıyor, bu acı geçiyor mu söylesene, geçiyor mu?

neyse

Tatlı düşler olur kurduğun. Çok inanırsın sonra onlara. İnanırsın, büyütürsün, güzelleştirir mutlu olursun. Bildiğin sınavların çan eğrisi gibi düşüş başlar. Yalan dersin. En büyüğünü yalanın kendime söylemişim. Nasıl mutluysam öyle olsun istemişim. O da yalan bu da yalan. Gerçek sandığının zihninin bir kurmacası olduğunu anlarsın. Üzülürsün, yerli yersiz ağlarsın. Uzun cümleler kurarsın kafanda. Bunu söyliycem dersin. Yok yok asıl şunu da söyliycem. Sonra amaaan söyleyince ne olacak ki boşver dersin. Söyleyeceklerini unutursun...
Bi bakmışsın gerçek sandığın hayallerini de unutmuşsun, kendine söylediğin yalanları da...
Önceden gelsin diye gecelerce ağladığının artık gelmesini istemezsin. Yine gelip gidecekse, bi şansını deneyecekse hiç bulaşmasın. Olduğu yerde mutlu ya da mutsuz ne b.ktaysa onun içinde kalsın istersin. 

Sana bulaşmasın eğer net değilse. İkincisi kaldırılamıyor, hadi birincisi neyse...

Işıldadığını sandıydım...

Koklayarak öptüydün ya beni, ben aşık oldun sandıydım. Sonra gözünle yanağımı sıktıydın, aradıydın yarım saat şarkı söylediydin, annenle konuşturduydun, babana götürmeye kalktıydın, kahvaltıya bile geliodum nerdeyse, disko topu almaya, top shop'tan hediye sepeti almaya kalktıydın ya, bok böceği dediydin, burnumu öptüydün sevgili gibi, sarıldıydın böyle boynunu dudaklarıma uzatıp; bi hop desen ayaklarımı yerden kesecek gibi, git dediydin sonra "git, adamı baştan çıkarma", bi kere sevdim ya da seviyorum demediydin, bacaklarım senindi kimse bakamazdı ya; bakanı öldürürüm dediydin ya, başım ağrıdığında sarılıp öptüydün içten-geçsin diye, ben ışıldadığını sandıydım, ben AŞIK oldun sandıydım!
Hepsinde mi yanıldım?

5 Mart 2013 Salı

bir yazı eksik, bu yazı fazla...


Vega dinliyorum. Bir şarkısını söylemiştin dinle diye. Bu albümdendi ama hangisi olduğunu hatırlamıyorum.
Günlerdir kafamda Kaan’ın sesi, rüyanda görsen inanma. Aklımdasın son bir haftadır. Aklındayım diye…
Ne zor, içimin çektiği sensin ama aramızda bir şey eksik. Ya da zamanı değil…
İhtiyacın olduğunu biliyorum şu an ilgime. İçim çırpınıyor bir şeyler yapmak için. Ama beynim dur diyor.
Duruyorum. Sen git demediğin halde gittiğimden beri, yani sana öyle söylediğimden beri duruyorum.
Sen bana günah çıkarırken ben efendi efendi dinledim ya. Seni rahatlatmaya çalıştım ya.
Sonra sana insanlık yapıp nasılsın diye sordum falan. Bakamadın ya gözüme. Kendi gerçeğini benden gizlemek istediğin için kaçırdın. Gözlerinin kısıldığını, renginin değiştiğini görmemem için kaçırdın. Gitmeyesin diye evrenleri yakan savaşçılarımı görme diye kaçırdın. Gözlerimdeki acıyı görmemek için kaçırdın.
Görseydin ölürdün!
İlk görüşmemizde sarıldın, öptün. Sonraki karşılaşmamızda dokunmadın. Çünkü; kırılırdı kalbim, dokunmaydı.
Sen hala o kadar belli ediyorsun ya beni düşündüğünü, değer verdiğini, sevdiğini…
Ama uzak durarak, yıkarak söylediklerinle, yakarak ilgisizliğinle…
Çok acıdı içim. Çok acıyacak. Sen de diğer insanlar gibi olacaksın belki. Ederi kadar.
Ben sana ederini yaptım da, belki benim ederim bu kadar onun farkında değilim.
Çok yıkıntıyım… yemek yerken dudaklarımın hareketine bakıyorum. Seninkine benziyor diye. Gülüyorum sonra, salak mıyım ben diye.
Bak günün birinde bir sevgi bulsam bile, sende bulduğum kalacak hep içimde bir yerde.
…ve sen sakın merak etme, ben de bu makus kader olduktan sonra biz karşılaşacağız günün birinde kolumuzda başka sevdalarla bir yerde. O zaman hiç konuşmadan uzaklaşalım olur mu? Çünkü senin bana ne söyleyeceğini, benim sana ne söyleyeceğimi ikimiz de çok iyi biliyoruz.

Severken kalbimdi, unuturken beynim. Yani unutan kalbim değil, sevmemeye çalışan beynim :/
Ben seni severken aklımı hep rafa kaldırdım. Karıştırmadım. Ben senle bir savaş veriyordum, kalbimle beynimin savaşına gerek yoktu. Şimdi kalbim yok. Kapattım. Çünkü biliyorum o yapamayacak. Senden kaçamayacak. Gerçek seni tanıdı o. Senin kalbini. Çünkü sen aklını koydun ortaya. İlk hamlelerin kalbin, ikincileri aklındı. Düzeltmeye çalıştığın ikinci hamlelerin. Benim kalbim hep ilk hamlelerini gördü ya. İşte o yüzden kalbim unutmaz kalbini. Bulabildiğim tek çözüm kapatmak oldu onu. Şimdi aklımla unutmaya çalışıyorum seni ama yine geldin zırt diye oturdun hayatımın içine. Çünkü kalbin çağırıyor kalbimi. Biliyorsun söz konusu sen olunca ben hep tamam derim. O yüzden korkma geri çevirmem seni. Ama gel olur mu gerçekten ihtiyacın varsa. Benim sana var ama gelemiyorum. Gelsem de tecrübeyle o kadar sabit ki almama ihtimalin.
Korkuyorum…
05.03.2013

21 Ocak 2013 Pazartesi

hata yaptığını düşününce insan, sitem bekler karşısındakinden... yok ki sitemim nazım. hata yapmadın, yapmıyorsun da. ben sadece hayatın sana getirdiklerinin ne kadar üzücü olduğunu farkediyorum. inanmak istemiyorsun bir türlü yükümü omuzlarına atmayacağıma. benim ayaklarımın üstünde durmayı ne kadar sevdiğime, kendimi yamayacak birini istemediğime, sadece sevgini, sıcaklığını istediğime, beklentilerimin çok basit olduğuna, sadece gerçek sevginin beni sarmalamasını istediğime inanmıyorsun...
acaba fazla iyiyim ve daha az iyiler bile bu dediklerimin bin katını istiyor diye mi inandırıcı gelmiyorum sana. ömrün boyunca yanında dimdik durabileceğime inandıramıyorum seni...
ya da o kadar fazla inanıyorsunki, sıkıntılarına ortak etmiyorsun beni!
yine hayatım boyunca önümde engel gibi duran sen daha iyilerine layıksın, her şeyin en güzeline layıksın durumları mı çıkıyor karşıma? kim her şeyin en güzelini haketmez ki? söyle kim?
benim en güzelimin sen olmadığına kim karar verebilir benden başka? sen mi?
orda demezler mi adama: "içimi benden daha iyi bilebilir misin?" diye?

özledim!