12 Nisan 2015 Pazar

korkuyorum

Şaka gibi. Hadi bugün yaz dedim. Bu pazar o pazarlardan biri dedim. Müziksiz yaşayamam ya ben. Açtım rastgele. Vira bismillah dedim. Broken hearts çıktı bahtıma. Ben bahtımı kaderimi biliyorum ya. Neyse... yine de vira bismillah!

Kalbim sakinlerde. Hem de seviliyorken. üstüne bir de seviyorken.
ilginç, korkunç da hakeza. Korkuyorum bildiğin. Hani kozasından başını uzatan bir kelebek gibi. Hem merak ediyor büyülü dünyayı, hem de korkuyorum deli gibi. Hayatımda ilk defa bugün, gördüğüm saygıdan dolayı korkarak "seni özledim" diyemedim. Zamansız gelen misafirinin görüşememize sebep olmasına hayıflanamadım. Neden? Çünkü ben hayıflansaydım peşinden koşuyor gibi olacaktım. Olmamalıydım. Olmamalıyım!

Ben çok saçma şeyler gördüm. Çok saçma şeyler okudum. Çok saçma şeyler yaşadım. Yıllarca aynı kişiye aşık olup, onunla dipdibe yaşayıp ona zarar veririm diye kendine zarar veren adamları okudum. "başka birisiyle görüşmeye başladım, ikinize de haksızlık etmek istemiyorum. Ama arkadaşlığımız devam etsin sohbetini seviyorum" diye ilişki boyutumu belirlemeye çalışan adamları okudum. İki gün önce, gerçekten iki gün önce(yani olayın zaman sıralamasına göre) elini kalbime koyup seni seviyorum, elim hep burda dursun diyen adamın, iki gün sonra hiçbir şeyden haberi olmayan arkadaşıma "senle gerçekten ilgileniyorum ama sen beni ciddiye almıyorsun" demesini yaşadım. Sonra bana sana olan sevgim başkadır deyişini okudum. Artık 8.967nci sevgi çeşidini literatüre kattığı için kendisine eminim ödül veriyorlardır.

Hep yanındayım diyen dostlarımın kendi tabirleriyle beni iki bacak memeye satışını gördüm. Tüm bunları ağlaya ağlaya anlattığım başka bir arkadaşımın beni bir sepet gibi bir kenara bırakışını gördüm. Ben hep adam sandım eşşeği...

Sonra korkar oldum. Sonra kendimi suçladım. Çünkü herkes kendine göre ayrıydı. Kendine göre iyi, kendine göre kötüydü. Herkes kendi şahsına münhasırdı. Aynı olan bendim. Dönüp dönüp aynı b.ka burnunu sokan, herkese kanan, güvenen, iyi niyetini veren aynı bendim. İyiyi bile kötülük yapmaya itebilen bir bendim işte. Kaçtım, kimseyi istemedim. Güvenmek çok zor, içinde bu savaşla bir sevgi yeşertmeye çalışmak daha zor.

Kim kabul ederki kalbi kırıklarla, hala kanayan yaralarla dolu bir insanı sarmalamayı? Önce saygı duymalıyız birbirimize diyen bir adam mı? Bu cümleyi otuzumda duymak galiba inancımı zedeliyor biraz. İnanmak istiyorum. Güvenmek istiyorum. İçimde güveniyorum aslında. Ama bazen çok zorlanıyorum. Yapamıyorum. Kabuğumu zorluyor içimdekiler, içimdeki deliler!

Kendime zaman ve olay sınırlaması koyuyorum. "Günaydın"ı sıraya sokuyorum. Önceki mesaja kaç dakika sonra cevap alıyorsam o kadar zaman bekliyorum. Aramam cevapsız kaldıysa aramasını cevapsız bırakıyorum. Yani, bir yerde oyun oynuyorum. Bir yere varsın diye değil. Zaten bunlarla nereye varılır onu da bilmiyorum. Bir yere vardıran zihniyete de anlam veremiyorum. Ben yine saçma bir şeyin peşinde koşarak, yine kazık yiyeceksem de boynum bükülmesin istiyorum. Bir kerede içimden on yüzmilyon değer verirken daha az değer veriyormuş gibi görünürken yiyim o kazığı istiyorum. Sonunda gözyaşlarım aynı tuzla aynı yoğunlukta akacaksa da olsun. Bu sefer farklı olsun istiyorum.

Ben aslında o hiçbir yere gitmesin, hep yanımda dursun istiyorum. Böylece ben de saçmalamayayım. Bedenime büyük gelen, derimi zorlayan saçma düşüncelerle, tavırlarla uğraşmayayım. Bu sefer "O" beni çok sevsin, sarılmasın dönsün uyusunu 40 yıl saysın, gerçek olduğunu anlasın istiyorum. Çok da zorlamıyorum bence. Yani herhalde imkansız değil istediğim...

Değil mi???

10 Eylül 2013 Salı

...

önce mesajlarını sildim
sonra...
sonra whatsup'taki konuşmalarımızı...
karar verdim çünkü.
bitti dedim,
toparla.
onun ruhuna da huzur ver,
kendi ruhuna da...
sonra sen aradın.
ben de sana yolun açık olsun demek istedim dedin.
rest çektim ya ben.
gördün.
karşılık verdin.
evren bana dedi ki bugün;
"sen bakarken soyunamıyorum,
sen bakma, ben kafanı karıştırmaya geliyorum..."
10.09.2013

1 Haziran 2013 Cumartesi

Yanıyor ÜLKEM!

31 Mayıs 2013...
Yabancı kanallar "Kanlı Cuma" olarak yayınlıyor. Yabancı basında insanlara yapılan müdahalenin fotoğrafları inanılmaz. Bundan çok kısa zaman önce medyada fotoğraflarını görüp ağladığım arap ülkelerinin insanlarının yerine benim insanlarım geçti.
Günlerdir haklı bir direniş olarak bulduğum Taksim Gezi Parkı nöbetinin, bugün ülkemin dört bir yanında zorbaca yönetime karşı olarak toplanan kalabalık olarak görmek hem güzel, hem acı.
Güzel, çünkü uzun zamandır koyun misali söylenen her şeye karşı çıkmayarak at gözlüklerimizle riayet eden bir toplum olmaktan "üç beş ağacı korumak için" çıktığımızı görebilme şansını buldum.
Güzel, çünkü bir Kubilay için Menemen'i yakan bir Ata'nın ecdadı olduğumuzu unutmadığımızı gördüm.
Güzel, çünkü inemese de alanlara, sosyal medyada haberleri yayarak, eczanelerini açık tutarak, evini, iş yerini, otelini, misafirhanesini gazdan etkilenerek zor durumda kalan insanlara açarak bir şekilde destek olmaya çalışan vicdanlar olduğumuzu gördüm.
Acı, çünkü devletin polisinin -artık nasıl bir gazdan geçiyorlarsa kendileri de- korumakla yükümlü olduğu vatandaşına hunharca müdahale ettiğini gördüm.
Acı, çünkü yaptığı hatayı, hatalı söylemi düzeltemeyecek kadar aciz, korkak, maşa bir hükümetle yönetiliyor olduğumuzu bir kez daha gördüm.
Acı, çünkü "Haklısınız, biz de sizin gibi düşünüyoruz ama yapacak bir şey yok" diyen polisimiz olduğunu, ancak jopunu, silahını, kimliğini bırakıp kalabalığa karışamayan, kendi ailesinin de sivil halk olduğunu unutan polisimiz olduğunu yine gördüm.
Acı, çünkü medya sahiplerinin satılmadığını iddia etmelerinin nasıl koca bir yalan olduğunun ispatlandığını gördüm...

Dünden beri uyuyamıyorum. Ülkemde tarih yazılıyor. Çocuklarıma alanlara neden inemediğimi nasıl izah edeceğimi düşünüyorum. Yemek yiyemediğimi, uyuyamadığımı, tv'ye internete bakıp sürekli ağladığımı ama alanlara neden inemediğimi nasıl izah edeceğimi düşünüyorum.

Ama şunu iyi biliyorum ki; biz malesef ağzına s.çılmasına alışkın bir milletiz.
Ancak mesele yutmaya geldiğinde; işte orada bir direniş gösteririz.
Her seferinde bir ölür, bin diriliriz.

Direnişe devam gezi parkı...
Direnişe devam Adana, Ankara, İzmir, Eskişehir, Balıkesir, Hatay, Konya...

Başımızdakiler olmasa da tüm dünya arkamızda ve gücümüzün farkında!




25 Mayıs 2013 Cumartesi

sönmüş bir yıldız

Şimdi sadece seni sevdiğimi unutmak istiyorum. Aşık olduğumu unutmak. Heyecanlanmayı unutmak. Taş gibi olmak istiyorum seni görünce. Hatta görmemeyi daha çok istiyorum. 
Sönmüş gitmiş bir yıldız gibi olsun istiyorum içim. Dışardan parlayayım istiyorum ama içim kaskatı olsun. 
Hangi bedenlerin yanında otururken unuttuysan beni, onlar yanından ayrıldığında bana gelme istiyorum. 
Ben en çok sana gel dedim. İhtiyacım var, özledim dedim. Sen nerede bıraktıysan artık o yüreğini gelemedin bi türlü.
Şimdi benim yüreğim yerinde sözde ama boş kaldı içi.
Biliyorsun yerin baki bende ama bu sefer git artık gelme geri.

buram çok acıyor

O kadar yoruldum ki... Belki ağlamaktan belki tek başıma yaşamaktan. Hiçbir şeyin olduğunu hissetmekten. Ama yine de bir şeyin olmaya çalışmaktan vazgeçmemekten. Her seferinde ümitlenip sonra senin verdiğin o minicik ümidi s.kiyim demekten. Ağlamaktan; gülerken birden ağlamaktan yoruldum. 

Bana üç haftadır zaman ayıramamandan. Hiçbir değerimin olmayışından yoruldum. Her şeye rağmen gözlerine bakınca kaybolmaktan. Açmayacağını bile bile aramaktan. Aradığımda telefon çalıyor diye heyecanlanmaktan. Ütü yaparken bile aklıma gelmenden yoruldum. 

Bir yere gitmiyorum deyip hiç yanımda olmamandan yoruldum. 

Seni her seferinde yeniden sevmekten yoruldum anlıyor musun? 

Buram çok acıyor, bu acı geçiyor mu söylesene, geçiyor mu?

neyse

Tatlı düşler olur kurduğun. Çok inanırsın sonra onlara. İnanırsın, büyütürsün, güzelleştirir mutlu olursun. Bildiğin sınavların çan eğrisi gibi düşüş başlar. Yalan dersin. En büyüğünü yalanın kendime söylemişim. Nasıl mutluysam öyle olsun istemişim. O da yalan bu da yalan. Gerçek sandığının zihninin bir kurmacası olduğunu anlarsın. Üzülürsün, yerli yersiz ağlarsın. Uzun cümleler kurarsın kafanda. Bunu söyliycem dersin. Yok yok asıl şunu da söyliycem. Sonra amaaan söyleyince ne olacak ki boşver dersin. Söyleyeceklerini unutursun...
Bi bakmışsın gerçek sandığın hayallerini de unutmuşsun, kendine söylediğin yalanları da...
Önceden gelsin diye gecelerce ağladığının artık gelmesini istemezsin. Yine gelip gidecekse, bi şansını deneyecekse hiç bulaşmasın. Olduğu yerde mutlu ya da mutsuz ne b.ktaysa onun içinde kalsın istersin. 

Sana bulaşmasın eğer net değilse. İkincisi kaldırılamıyor, hadi birincisi neyse...

Işıldadığını sandıydım...

Koklayarak öptüydün ya beni, ben aşık oldun sandıydım. Sonra gözünle yanağımı sıktıydın, aradıydın yarım saat şarkı söylediydin, annenle konuşturduydun, babana götürmeye kalktıydın, kahvaltıya bile geliodum nerdeyse, disko topu almaya, top shop'tan hediye sepeti almaya kalktıydın ya, bok böceği dediydin, burnumu öptüydün sevgili gibi, sarıldıydın böyle boynunu dudaklarıma uzatıp; bi hop desen ayaklarımı yerden kesecek gibi, git dediydin sonra "git, adamı baştan çıkarma", bi kere sevdim ya da seviyorum demediydin, bacaklarım senindi kimse bakamazdı ya; bakanı öldürürüm dediydin ya, başım ağrıdığında sarılıp öptüydün içten-geçsin diye, ben ışıldadığını sandıydım, ben AŞIK oldun sandıydım!
Hepsinde mi yanıldım?